top of page

Sistemli Negatif Algı İnşası

Yazarın fotoğrafı: Murat SELVİMurat SELVİ

Sosyal medya ortamlarında; bilgi kirliliği, bilinçli kötülük ve sistemli negatif algı inşasına direnmek, bu tür içeriklere sürekli maruz kalıyorken mümkün değil. Haber kaynaklarını çeşitlendirmek ya da olumsuzluk içeren haberin doğruluğunu araştırmak dahi sürekli olumsuzluk yayan içeriklere maruz kalmanın duygu durumu ve düşünce yapımız üzerindeki yıkıcı etkilerini önlemede son derece yetersiz.


Ülkemizdeki en önemli ikinci siyasi oluşum olan ana muhalefet partisi, irili ufaklı onlarca yayın organı ve etkileşim düzeyi yüksek yüzlerce sosyal medya hesabının hep bir ağızdan oluşturmaya çabaladıkları söylemi baz aldığımızda neredeyse ormanlarımızı bizzat hükümetin yaktığını düşünme noktasına itiliyoruz. İlk değil muhtemelen de son olmayacak olan bu nefret aşılama üzerine kurulu muhalefet etme algısı, sadece muhalefetteki siyasi oluşumların uyguladığı bir yöntem de değil üstelik. Sözde sanatçısından, akademisyenine, gazetecisinden fenomenine kadar “muhaliflik” kisvesi altında sürekli olumsuzluk, mutsuzluk, umutsuzluk aşılama çabasıyla karşı karşıyayız. Siyasi menfaat veya farklı çıkarlar sağlamak amacıyla; her türden acıyı, felaketi, terör olaylarını dahi kullanmak ve her defasında fiilden ya da failden önce hükümeti hedef tahtasına oturtmaya çalışmak basitliğin çok ötesinde bir ahlaki düşüklük göstergesi. Bu durum, basit bir politik rekabet olarak değerlendirelemeyecek kadar, doğrudan ve sadece mevcut hükümeti hedef almanın çok ötesinde, dolaylı olarak devleti ve dahası milleti zaafa düşüren, olumsuz etkileyen, ülkenin huzuruna, birliğine, beraberliğine kast eden bir yaklaşımın tezahürü.


İlk andan itibaren faili belli olan orman yangınları gibi bir acı üzerine konuşurken PKK'yı görünmez kılacak düzeyde hedefe hükümeti koymak, yoğun bir şekilde ve canla başla devam eden mücadele sürerken, başta bu mücadelede aktif rol alan insanlarımız olmak üzere tüm halkımızın moralini etkileyecek; olumsuz, eksik, yanlış, yalan ifadelerle gündemi doldurmaya çalışmak toplum için en az ormanlarımızı kaybetmemiz kadar zararlıdır.


Bir ülkenin orman yangınıyla mücadeledeki başarısı, ülkede çıkan yangın sayısı ve yangını kontrol altına alma çabaları sonrasında kaybedilen hektar miktarına göre hesaplanır. Türkiye hem orman varlığını artırma hem de yangınla mücadele noktasında Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında ilk sırada yer alıyor. Bu konuda detaylı bilgi arzu edenler uluslararası kuruluşlar olan; The European Forest Fire Information System (EFFİS) ve BM Food and Agriculture Organization (FAO) 2020 raporlarını inceleyebilir. Benzer iklim şartlarında bulunan Akdeniz Ülkeleri ile hem orman yangınlarıyla mücadele hemde orman varlığını artırma noktasında çok iyi bir noktada bulunan ülkemizdeki orman yangınlarından duyulan acıyı politik söylem üretmek için malzeme olarak kullanmak insanlık onuru ile asla bağdaşmayacak bir kötülüktür. Benzer şekilde, Konya’da yaşanan acıyı etnik kimlik üzerinden okumaya çalışanlar ile orman yangınlarını politika malzemesi yapmaya uğraşanların aynı çevreler olması da hiç şaşırtıcı değil. İnsanların acılarından nemalanmak nasıl bir vicdansızlık hali gerektiriyorsa tam olarak o kadar vicdansız, insafsız, izansız davranıyor ve o derece de bu ülkeye ve insanına düşmanlık ediyorlar.


Yardım çağrısındaki sorun ne?


Bildiğimiz gibi medya aracılığıyla yangın tüm dünyaya zaten duyuruluyor ancak sanki kimsenin haberi yokmuş ve resmî makamlar yardım teklifinde bulunan ülkelerle gerekli iletişimi sağlamıyormuş gibi birkaç takipçili hesaplarıyla insanların diğer ülkelere yardım çağrısında bulunması o diğer ülkelerden çok bu çağrıyı yapan kişilerin ve bu paylaşımları gören insanların duygu durumu üzerinde etkili oluyor. Bütün yabancı ajanslar ve BBC başta olmak üzere bazı uluslararası yayın kuruluşları Türkiye’yi güçsüz göstermek üzerine kurulu şekilde zaten sürekli haber geçiyorlar. Ayrıca, yardım etme ihtimali olan devletler olaydan ilk andan beri haberdar, yardım etmek isteyen de şu an hali hazırda yardım ediyor. Hal böyleyken, yangın ve onunla mücadele hakkında hiçbir şey bilmeyen insanların yangını, ülkelerine "güçsüz" nitelemesini yapabilmek için bahane olarak kullanması buradaki asıl problem.


Yeryüzünde bir tane bile devlet yokki orman yangını gibi bir afeti anında söndürebilecek kapasiteye sahip olsun. Dünyanın süper güçlerinde bile aylarca süren orman yangını mücadeleleri var. Şu an; Rusya, ABD, Kanada gibi birçok ülke haftalardır devam eden yangınlarla mücadele etmeye çalışıyor, ancak maalesef orman yangını anında kontrol altına alınabilen bir olay değil. Yukarıda bahsedildiği gibi, bir ülkenin yangınla mücadele kapasitesi kaybedilen hektar üzerinden hesaplanıyor ve orman yangınlarıyla mücadele konusunda ülkemiz yardım etme ihtimali olan ülkelerden çok daha iyi seviyede. Bu tür afetlerde her türlü yardım tabiki de faydalı olur ve yardım etmek isteyen ülkeler çağrı bile beklemeden yardım gönderiyorlar. Ancak, burada mesele yardım istemek değil, yangınla mücadelemizde sanki aciz duruma düşmüşüz gibi bir algıya kapılıp, sosyal medya aracılığıyla, halkın moralini motivasyonunu daha da aşağı çekecek şekilde oldukça faydasız, anlamsız bir girişimde bulunmak. Orman yangınını bile siyasi çıkarlarına alet etmekten utanmayan insanların oyununa gelmemek için o faydasız yardım kampanyasını masum görmüyoruz, görmeyeceğiz de. Türkiyemiz karşı karşıya kaldığı her sorunun üstüne güçlü bir şekilde gittiği gibi bu sorunumuzun da üstesinden gelecektir Allah’ın izniyle.


Ülkemiz, devletimiz dimdik ayakta. Yanan can bizim, üstesinden gelecek olan da biziz.

64 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page