top of page

Bilgiden Kaçış!

Yazarın fotoğrafı: Murat SELVİMurat SELVİ

Haziran ayının ilk haftası, artık daha düzenli bir şekilde ve her pazar günü bir yazı yayınlama kararı almıştım. Yine bir pazar günü aldığım bu karar sonrasında toplam dört yazı yayınlamış olmalıydım Haziran ayı içerisinde. Peki, geride kalan dört pazar boyunca, ilki bu kararı almış olduğum pazar, kaç yazı yayınladım şu ana kadar, sıfır.


Bu kararı aldığımda gayet motivasyonlu, hevesli bir şekilde, beni oldukça mutlu eden bir karar almış olduğumu hissediyordum. Hızla geçen bu yirmi gün boyunca bir tane bile yayınlayamadım. Hiçbir şey yazmamış değilim, birçoğu kısa paylaşımlar şeklinde birçok konu hakkında bazı şeyler yazdım elbette ancak hiçbiri eli yüzü düzgün, derli toplu, bir konuyu derinlemesine ele alan yazılar değil. Belli meselelere bakışımı, durduğum noktayı açıklayan, belli yargılar ortaya koyan ancak okuyucusunun zihnini anlatılmak istenen şeye hazır hale getirmekten oldukça uzak, nihai yargılar içeren, duvar yazısı mesabesinde bazı karalamalar. Yazma konusunda bu denli kısırlaştığım bir dönemi hatılamakta zorlanıyorum. Hayatımın hatırladığım her döneminde yazmaktan, düşüncelerimi yazıya dökmekten hep keyif aldım. Yayınlamak veya birilerine okutmak amacıyla değil, düşüncelerimi sıralı, sistemli bir şekilde kayda almak, zihnimdekileri metin halinde kendime ifade etmekti bu çabayı keyifli kılan en önemli unsur. Şimdi, zihnimin dağınıklığından, kafamın karışıklığından dolayı mı yazmakta zorlanıyor, böyle tembellik ediyorum yoksa yazmadığım için mi zihnim darmadağın emin olamıyorum. Kendimle oturup iki çift laf etmekten mahrum kalıyor muşum gibi bir his, açıkcası bunu bile tam olarak ifade edemiyorum kendime. Oysaki hayatımda ilk defa düşüncelerimi yazdığım için para kazanmaya bile başladım. Haber yazarak para kazandığım çok oldu elbette, ancak ilk defa bu yıl kendi düşüncelerimi yazdığım için para kazandım, hemde farklı bir dilde kaleme aldığım bir yazı ile.


Dönüp geriye baktığımda yazmaya yöneldiğim anların genel olarak ilgili mesele üzerine uzunca düşünme fırsatı bulduktan, düşüncelerimi iyice demlendirdikten sonra; uzun uzun, tertipli ve düzenli bir şekilde kağıda döktüğüm anlar olduğunu hatırlıyorum. Belki de hızla akıp giden yoğun günler arasında herhangi bir mesele üzerine yeterince düşünme fırsatı bulamıyorum son zamanlarda. Daha birine yeterli zamanı ayıramadan başka bir mevzu gelip yerleşiyor diğerinin yerine. Sanki birbirlerini kovalıyormuşçasına, ardı arkası gelmez şekilde. Sürekli değişen konular, sorunlar, sorular ve sınırlı dikkat kapasitesiyle herbirine yetişmeye çalışan insan.


Belki de hakikaten bu çağın insanı değilim, belki hiçbirimiz değiliz. Kitaplar ve yüz yüze yahut telefon görüşmelerindeki sözlü iletişimde edindiğimizden çok daha fazla bilgiye sanal ortamlarda maruz kalıyoruz. Kullanma oranımıza bağlı olarak sağlıklı bir şekilde işleyebileceğimizden çok çok fazlasına (burada işleme ifadesi; üzerine düşünme, anlama, bağlam kurma, değerlendirme, bağlantılar oluşturma vb. anlamında kullanılmıştır). İhtiyacımızın çok ötesinde ve maalesef oldukça faydasız bunca bilgiye maruz kalma halimizin nasıl bir faydası olabilir? Özellikle de kirli bilginin son derece yaygın bir şekilde zihinleri zehirlediği bu dönemde.


Bu orantısız malumat yığınına maruz kalmanın zararları üzerine birkaç saniye düşününce bile birçok şey geliyor her birimizin aklına, benimkilerden bir tanesi yazma becerisine saldırması mesela. Ayrıca arkadaş ortamlarındaki sohbetleri sanki twit okuyormuş gibi daldan dala atlanılan ve hiçbir konunun derinlemesine konuşulmadığı laf kalabalıklarına çevirme etkisine de sıkça şahit oluyorum. Sanırım özellikle sosyal medya aracılığıyla gerçekleştirilen habercilikten bir miktar uzak durmamız gerekiyor.


Biliyorum, insanlara haberden uzak durmalarını öğütlemem çok tutarlı görünmüyor. Tüm akademik çalışmalarım ve mesleki tecrübem bu alan üzerine. Buna rağmen, sağlıklı bir şekilde hayatımızı devam ettirmemizin en temel şartlarından birinin bilgiden korunmak olduğu iddiasını sürdürüyorum. Korunmamız gereken bilginin sıfatı herkes için farklılık gösterebilir sanırım; "fazla", "faydasız", "yalan", "yanlış", "gereksiz".... sizin için hangisi uygunsa. Özellikle işiniz ya da eğitiminiz bu alanla ilgili değilse ne kadar uzak durabilirseniz o kadar iyi. Çok daha önce de söylediğim gibi, gazete okuyan insan mutsuz olur, gazetecilik okuyan da. Maalesef yeryüzünde çirkinlik kol geziyor, en çirkin alanlardan biri de medya.

34 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page